DEVAM: 109.
(İstihazalı Kadın) Hayzı Gelince Namazı Terk Eder
حَدَّثَنَا
زُهَيْرُ
بْنُ حَرْبٍ
وَغَيْرُهُ
قَالَا
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْمَلِكِ بْنُ
عَمْرٍو
حَدَّثَنَا
زُهَيْرُ
بْنُ مُحَمَّدٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
مُحَمَّدِ
بْنِ عَقِيلٍ عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
بْنِ
مُحَمَّدِ
بْنِ طَلْحَةَ
عَنْ عَمِّهِ
عِمْرَانَ
بْنِ طَلْحَةَ
عَنْ أُمِّهِ
حَمْنَةَ
بِنْتِ
جَحْشٍ قَالَتْ
كُنْتُ
أُسْتَحَاضُ
حَيْضَةً
كَثِيرَةً
شَدِيدَةً
فَأَتَيْتُ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَسْتَفْتِيهِ
وَأُخْبِرُهُ
فَوَجَدْتُهُ
فِي بَيْتِ
أُخْتِي
زَيْنَبَ
بِنْتِ
جَحْشٍ
فَقُلْتُ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
إِنِّي
امْرَأَةٌ
أُسْتَحَاضُ
حَيْضَةً
كَثِيرَةً
شَدِيدَةً
فَمَا تَرَى
فِيهَا قَدْ
مَنَعَتْنِي
الصَّلَاةَ وَالصَّوْمَ
فَقَالَ
أَنْعَتُ
لَكِ
الْكُرْسُفَ
فَإِنَّهُ يُذْهِبُ
الدَّمَ
قَالَتْ هُوَ
أَكْثَرُ مِنْ
ذَلِكَ قَالَ
فَاتَّخِذِي
ثَوْبًا
فَقَالَتْ
هُوَ
أَكْثَرُ
مِنْ ذَلِكَ
إِنَّمَا أَثُجُّ
ثَجًّا قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
سَآمُرُكِ بِأَمْرَيْنِ
أَيَّهُمَا
فَعَلْتِ
أَجْزَأَ
عَنْكِ مِنْ الْآخَرِ
وَإِنْ
قَوِيتِ
عَلَيْهِمَا
فَأَنْتِ
أَعْلَمُ
قَالَ لَهَا
إِنَّمَا
هَذِهِ
رَكْضَةٌ
مِنْ
رَكَضَاتِ
الشَّيْطَانِ
فَتَحَيَّضِي
سِتَّةَ
أَيَّامٍ
أَوْ سَبْعَةَ
أَيَّامٍ فِي
عِلْمِ
اللَّهِ
ثُمَّ اغْتَسِلِي
حَتَّى إِذَا
رَأَيْتِ
أَنَّكِ قَدْ
طَهُرْتِ
وَاسْتَنْقَأْتِ
فَصَلِّي
ثَلَاثًا
وَعِشْرِينَ
لَيْلَةً
أَوْ
أَرْبَعًا
وَعِشْرِينَ
لَيْلَةً
وَأَيَّامَهَا
وَصُومِي
فَإِنَّ ذَلِكَ
يَجْزِيكِ
وَكَذَلِكَ
فَافْعَلِي فِي
كُلِّ شَهْرٍ
كَمَا
تَحِيضُ
النِّسَاءُ
وَكَمَا
يَطْهُرْنَ
مِيقَاتُ
حَيْضِهِنَّ
وَطُهْرِهِنَّ
وَإِنْ
قَوِيتِ
عَلَى أَنْ
تُؤَخِّرِي
الظُّهْرَ
وَتُعَجِّلِي
الْعَصْرَ
فَتَغْتَسِلِينَ
وَتَجْمَعِينَ
بَيْنَ
الصَّلَاتَيْنِ
الظُّهْرِ
وَالْعَصْرِ
وَتُؤَخِّرِينَ
الْمَغْرِبَ
وَتُعَجِّلِينَ
الْعِشَاءَ
ثُمَّ
تَغْتَسِلِينَ
وَتَجْمَعِينَ
بَيْنَ
الصَّلَاتَيْنِ
فَافْعَلِي
وَتَغْتَسِلِينَ
مَعَ
الْفَجْرِ فَافْعَلِي
وَصُومِي
إِنْ
قَدِرْتِ
عَلَى ذَلِكَ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَهَذَا
أَعْجَبُ الْأَمْرَيْنِ
إِلَيَّ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَرَوَاهُ
عَمْرُو بْنُ
ثَابِتٍ عَنْ
ابْنِ
عَقِيلٍ
قَالَ فَقَالَتْ
حَمْنَةُ
فَقُلْتُ
هَذَا
أَعْجَبُ الْأَمْرَيْنِ
إِلَيَّ لَمْ
يَجْعَلْهُ مِنْ
قَوْلِ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
جَعَلَهُ
كَلَامَ
حَمْنَةَ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
وَعَمْرُو
بْنُ ثَابِتٍ
رَافِضِيٌّ رَجُلُ
سُوءٍ
وَلَكِنَّهُ
كَانَ
صَدُوقًا فِي
الْحَدِيثِ
وَثَابِتُ
بْنُ
الْمِقْدَامِ
رَجُلٌ
ثِقَةٌ
وَذَكَرَهُ
عَنْ يَحْيَى بْنِ
مَعِينٍ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
سَمِعْت أَحْمَدَ
يَقُولُ
حَدِيثُ
ابْنِ
عَقِيلٍ فِي
نَفْسِي
مِنْهُ
شَيْءٌ
Hamne bint Cahş (r. anha) şöyle demiştir:
"(Normal gününden)fazla ve sıkıntılı hayız görürdüm. Durumu haber verip
fetva almak üzere Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geldim. O'nu kız
kardeşim Zeyneb bint Cahş'in evinde buldum ve dedim ki: Ya Rasulullah ben
(gününden) fazla ve sıkıntılı hayz gören bir kadınım. Bu duruma ne buyurursun
(ne yapayım)? Bu beni namazdan oruçtan alıkoydu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Sana pamuğu tavsiye ederim. Çünkü o kan'ı giderir"
buyurdu. O kan bundan (pamuğun mani olacağından) daha çoktur dedim.
Bez kullan buyurdu. Kan
bundan da fazla devamlı geliyor, dedim. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): İki hüküm söyleyeyim. Hangisini yaparsan sana yeter, ikisine
de gücün yeterse, orasını sen bilirsin: Onlardan kuvvetli olanını seç şunu bil
ki bu, (kanın gelmesi) ancak şeytanın darbelerinden biridir.
Altı veya yedi gün,
Allah'ın sana (kadınların adetlerinden) bildirdiği şeylerde kendini hayızlı say
sonra da yıkan. Temizlendiğine ve paklandığına kanaat getirdiğinde yirmi üç
veya yirmidört gün namaz kıl ve oruç tut. Çünkü bu (takdir edilen müddet) sana
yeter. (Sıhhatli) kadınlar nasıl hayz vaktinde hayz oluyorlar, temizlik
günlerinde de temizleniyorlarsa sen de her ay öylece yap. Eğer öğleyi (son
vaktine kadar) geciktirip ikindiyi (ilk vaktinde) öne almaya ve yıkanıp bu iki
namazı bir arada kılmaya, akşamı geciktirip yatsıyı öne almaya, sonra da
yıkanıp iki namazı birleştirmeye gücün yeterse öyle yap. Sabah namazında
yıkanabilirsen yıkan, (namaz kıl) ve gücün yeterse oruç tut." Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu (iki namazı birleştirerek ikisi için
bir gusul etmek) bana iki işin daha sevimli olanıdır" buyurdu.
Ebu Davud dedi ki: Bu
hadisi Amr b. Sabit İbn Akil'den rivayet etmiştir. İbn Akil
Hamne'nin;"Dedim ki bu bana iki işin daha sevimli olanıdır"dediğini
söylemiş, bu sözü Rasulullahh (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i sözü değil,
Hamne'nin sözü kabul etmiştir.
Ebu Davud, Yahya b.
Main'den naklen Amr b. Sabit'in Rafızi olduğunu söylemiştir. Yine Ebu Davud, Ahmed b. Hambel'in "İbn
Akil'in hadisi hakkında içimde bir şüphe var" derken işittim demiştir.
Diğer tahric: Tirmizi,
tahare; Darimî, vudu'; Muvatta, hacc; Ahmed b. Hanbel, VI, 439, 464.
AÇIKLAMA: Hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, Fatima
bint Cahş'dan normal hayz günlerinden daha fazla ve keyfiyet itibariyle de çok
şiddetli kan gelmekte idi. Resulullah'a gelerek halini arz etti ve fetva
istedi.
ibn
Reslan bu ifadelere dayanarak hayzın şiddetli ve zayıf olmak üzere iki kısma
ayrıldığını söylemektedir. Bazıları kuvvet ve zaaf'ın sadece renkle fark
edildiğini söylerler. Iraklılara göre kuvvet üç şeyle belli olur: Renk, koyuluk
ve koku... Ancak hadisin bab başlığı ile olan münasebetine bakılırsa1 kuvvet
alametinin renk olması gerekir.
Hadis-i
şerifin sonlarında Rasulullah (s.a.v.) iki vaktin birini vaktin sonuna te'hir
etmek, diğerini de vaktin başına almak suretiyle iki namazı birleştirmesini ve
bu iki namaz için gusletmesini tavsiye ettikten sonra,"bu, bana iki şeyin
daha sevimlisidir"buyurmuşlardır. Bu iki işten murat Bezlu'l-mechud
müellifinin beyanına göre, müstehazanın her namaz için abdest alması veya iki
namazı birleştirerek bunlar için gusletmesidir. İki namaz için gusl daha
meşakkatli olacağı ve Cenab-ı Allah, mü'minlere kolaylık murat ettiği için,
Rasulullah (s.a.v.)'ın bunu sevimli bulması biraz garib görünmektedir. Bundan
dolayı İbn Melek bu ifadeyi te'vil etmiş ve iki işten muradın, Sefer ve
istihaza olduğunu söylemiştir. Ancak hadis-i şerifte bu te'vili doğrulayıcı hiç
bir ipucu yoktur. Bundan dolayı Aliyyü'l-Kari buna itiraz etmiş ve
"Bundaki iki şeyden muradın her namaz için ayrı ayrı gusletmek veya iki
namazı birleştirerek ikisi için bir defa gusletmektir. Çünkü iki namazı cem
ettikten sonra ikisi için bir gusletmek daha kolaydır" demiştir. Biraz
sonra gelecek olan babda Ebu Davud'un ibn Akıl hadisi hakkında "Eğer gücün
yeterse her namaz için yıkan, olmazsa cem' et" demesi de Aliyyu'l-Kari'nin
sözlerini te'yid etmektedir.
Avnu'l-Ma'bud
sahibi, "İkincisi bana daha sevimli geliyor. Çünkü o daha meşakkatlidir.
Ecir meşakkate göredir. Rasulullah (s.a.v.)'in kendisi de büyük ecir olan şeyi
sever" demektedir.
Müstehaza
olan kadından gelen kan devamlı aynı ölçüde ve renkte olur, daha evvel adeti
muayyen olmasa veya müstehaza olarak buluğa ermişse böyle bir kadının ne
şekilde hareket edeceği hususu mezhepler arasında, ihtilaflıdır.
>
İmam Malik böyle bir kadın'ın hayzının on beş gün itibar edileceğini bundan
sonra yıkanıp namazını kılacağını söylemiştir.
>
Şafiilere göre hayız günleri belli olmayan müstehaza bir kadın ilk defa kan
gelmeye başladığı günden itibaren namazı terk eder ve hayızlıya caiz olmayan
şeylerden uzaklaşır. Eğer kan on beş günde veya daha az zamanda kesilirse, bu
müddet oruın hayz müddetidir. Onbeş günden fazla devam edecek olursa, bir gün
ve bir gece hayızlı sayılır, ayın geri kalan kısmında temiz hükmündedir. Bir
günün dışındaki namazlarını kaza eder. iik aydan sonraki aylarda hayzı bir gün
bir gece, temizliği de yirmi dokuz gün olmuş olur.
Adet
zamanı ve miktarı belli olduğu halde bunu unutan kadın için talaktan başka,
niyete bağlı olmayan ve namaz, oruç, itikaf, tavaf gibi niyyete muhtaç olan bir
şeyde hayızlının hükmü vardır. Bu kadın eğer kan'ın kesilme vaktini bilmiyorsa
her namaz için vaktinde gusleder. Sıhhat zamanındaki kan'ın kesilme vaktini
biliyorsa her gün o vakitte gusleder ve geri kalan namazlar için ayrı ayrı
abdest alır.
>
Hanefilere göre, adet gören bir kadından bir hastalık neticesi kan kesilmeyecek
olursa, sıhhat halindeki mutadına (alışkanlığına) göre hareket eder. Mesela
normal zamandaki hayzı her ay başında on gün olursa, devamlı olarak her ayın
ilk on günü hayızlı, geri kalan yirmi gününde temiz sayılır. Fakat normal
zamanında temizlik müddeti altı ay veya daha fazla ise, istihaza olduktan
sonraki temizlik müddeti altı aydan bir saat noksan olarak kabul edilir.
Yeni
hayız görmeye başlayan bir kızın adeti sabit olmadan, kan kesilmeyip devam
edecek olsa, her aydan on günü adetine mahsub edilir. Yirmi günü temizlik
müddeti sayılır. Her vakit için yıkanır ve namazını kılar, Bir hastalık veya
ihtimamsızlık sonucu adet günlerini unutmuş olan bir kadına mütehayyire denir.
Böyle bir kadın'dan gelen akıntı kesilmeyecek olursa, adeti hakkında zann-ı
galibi ile amel eder. Zann-ı galib bulunmayınca ihtiyat yönüne sarılır.
Boşanmış ise, iddeti hususunda hayzı on gün, temizlik müddeti de altı aydan bir
saat noksan olmak üzere takdir edilir. Diğer bir kavle göre temizlik müddeti
iki ay olarak takdir edilir.
Kadının
sıhhat hainde belli bir adeti yoksa, mesela bazı aylar altı gün, bazı aylar
yedi gün adet görüyor idiyse ve bilahere istihaza olsa, bu kadın, namaz, oruç,
ric'at hususunda daha az olanı, iddetin bitmesi ve cinsi münasebet hususunda
daha fazla olanı tercih etmelidir Bu şekildeki bir kadın yedinci gün girince
yıkanır namazını kılar, ramazana tesadüf etmişse orucunu tutar, fakat cinsi
temasta bulunulamaz. Sekizinci gün girince tekrar yıkanır ve ramazana tesadüf
etmesi halinde yedinci günün orucunu kaza eder. Çünkü yedinci günün hayızlı
olması muhtemeldir. Namazları kazaya ihtiyaç yoktur. Çünkü yedinci gün
temizlendi idiyse zaten namazlarını kıldı; hayızlıysa, hayızlı olana da namaz
farz değildir.
Müstehaza
olan kadın, sıhhat halindeki adeti sabitse ve onu hatırlıyorsa kendisini her ay
o kadar gün hayızlı, geri kalanında da temiz sayar. Bu mesele daha evvel
açıklanmıştı.
Önceden
adeti sabit iken kan kesilmeyip devam etse ve adetinin ne zaman olduğuna dair
hiç bir görüşü olmasa, kadının ne hayızlı olduğuna, ne de temiz olduğuna hüküm
edilemez. Bu durumda ihtiyatlı hareket eder. Ebediyyen hayızlının sakındığı
şeylerden sakınır. Her namaz için yıkanır. Farz, vacib ve sünneti müekkedeleri
kılar,nafile kılamaz. Farz olan miktarı kadarını okur. Sahih kavle göre
farzların son iki rek'atinde de okur.
Eğer
hayzın girip girmediğinde tereddüt ederse, her namaz için abdest alır. Hayzın
çıkıp çıkmadığında tereddüt ederse her namaz için gusleder.
Ramazanın
tamamını oruçlu geçirir, sonra hayz günleri adedince orucu kaza eder. Hayzının
gece başladığını bilirse yirmi, gündüz başladığını bilirse yirmi iki günlük
orucu kaza etmesi lazımdır. Gece mi, yoksa gündüz mü başladığını bilemiyorsa
yirmi günlük orucu kaza eder. Mevzu ile ilgili olarak fıkıh kitaplarında
tafsilat vardır,
İstihazalı
kadınlardan gelen kan bazan hiç kesilmeden fasılasız, bazı hallerde de ara sıra
kesilerek fasılalı biçimde gelir. Bunlardan birincisine "istimrarı
muttasıl" ikincisine de “istimrar-i munfasıl" denilir. Yukarıdaki
açıklamalar istimrar-i muttasılla ilgilidir.
İstimrar-i
munfasıl ile ilgili hükümleri de şu şekilde özetleyebiliriz:
İki
kan arasındaki temizlik müddeti on beş gün veya daha fazla ise, normal hükümler
cereyan eder. İki kan arasına giren temizlik hali üç günden az olursa, bu fasıla
(yani ara verme) sayılmaz. Her iki kan da tek hayızdır. Mesela bir kadın üç gün
kan görse, sonra iki gün görmese, daha sonra tekrar üç gün daha görse, bu sekiz
günün tamamı aynı hayz müddetidir. Bunların dışındaki tasavvurlar hususunda
Hanefi ulemasının ihtilafı vardır. Tafsilat fıkıh kitaplarında mevcuttur.
Adeti
on gün olarak sabit olan bir kadın on günden fazla kan görecek olursa, bu
fazlalık istihazadır. adeti on günden az olan bir kadından on gün veya daha az
kan gelirse, tamamı hayız, on günden fazla kan gelirse, önceki adet müddeti
hayız, geri kalanı istihazadır.
Hayız
kanının rengi de mezhepler arasında ihtilaflıdır.
1-
Şafiilere göre hayız kanı ancak siyah renkte olur. Çünkü Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Fatima bint Ebi Hubeyş'e: "Hayz olduğunda -ki o siyah kandır- namazı terk et..." buyurmuştur.
2-
Hariefilere göre hayz kanı siyah olabileceği gibi kırmızı renkte de olabilir.
Şafiilerin dayandıkları hadis garibtir, meşhur hadis'e muarız olamaz, Allah
Teala Kur'an-ı Kerimde 'Sana hayz halinden soruyorlar, de ki: O bir
ezadır..”[Bakara 222] buyurmaktadır... Eza ismi sadece siyah kana mahsus
değildir.
Kadınlar
Hz. Aişe'ye sarı renkte kan bulaştırılmış pamuk göndererek hayzın sona erip
ermediğini sorarlar, o da "beyazı görünceye kadar acele etmeyin"
karşılığını verirdi. Yine Aişe (r.anha),
"Beyazın dışındakiler hayzdır" buyurmuştur. Bu gibi şeyler akılla
bilinemeyeceğine göre, Hz. Aişe bunu Rasulullah (s.a.v.)'den duymuştur. Ayrıca
kanın rengi alınan gıdaya göre değişiklik arzeder. Öyleyse hayz kanını sadece
renge tahsis etmek uygun değildir.
Fatima
bint Ebi Hubeyş hadisinin sübutu kabul edilirse, -ki, Resulullah (s.a.v.) bu kadının hayzının
siyah renkte olduğunu vahy ile bilmiş ve haber vermiştir- Rasulullah'tan başka kimse hayz vaktini
kan'ın rengi ile tayin edemez. Buhari ve Müslim'in rivayet ettikleri bazı
hadisler de bu mütalaayı te'yid etmektedir. 274. hadisin açıklamasında,
Şafiilere göre istihazalı bir kadının hayız günlerini kanın rengi ile tayin
edeceğini beyan etmiştik.
Ayni
ve Hattabi, bu hadisin daha evvel geçen Ümmü Seleme ve Hz. Aişe (r.anha)
hadislerinin hilafına olduğunu, bu kadının daha önce hayz olmamış, adet
günlerini ayırd edemeyen birisi olduğunu söylerler. Resulullah (s.a.v.) bu
kadına, kadınlar daha çok altı veya yedi gün adet oldukları için zahiri örfe
göre cevap vermiştir. Nitekim "Kadınların hayz günlerinde hayız oldukları,
temizlik günlerinde temiz oldukları gibi.." ifadeleri bunu te'yid
etmektedir.
Eimme-i
selase, İbn Akil'i zayıf buldukları için bu hadisi hüccet saymamışlardır.[75]